2001 Sinemasının Görünmeyen Neferleri: Yaşıtım Olan 5 Underrated Film Önerisi
- Can Turbay
- 28 Tem 2021
- 3 dakikada okunur
Selam size, film izleme eylemini lütuf sayan ve bu yüzden her gün Allah'a şükreden sinemaseverler. Bugün, yeni bir seri başlatıyoruz. Video başlığından köfteyi çakacağınız üzere çıktığı yılda hak ettiği ilgiyi görememiş, hint kumaşı çekiciliğinde filmleri listeleyeceğiz. Karşınızda; Harry Potter, Hızlı ve Öfkeli, Yüzüklerin Efendisi ve Shrek gibi harika serilerin ilk filmlerinin çıktığı ve benim de annemin karnından çıktığım 2001 yılının arka planında kalmış 5 filmi.
İlk filmimiz; Altın Küre ve Cannes gibi festivallerdeki ödüllerinin üzerine o senenin ‘’yabancı dilde en iyi film Oscar’ını’’ da alan No Man’s Land. Filmin sinopsisinden bahsetmek gerekirse: 1993 yılında, Bosna savaşının en kanlı günleri cereyan etmektedir. Sırp askerler ile Bosnalılar arasındaki, tampon bölgede yollarını kaybeden bir grup Bosnalı asker, kendilerine doğru açılan ateşten kaçmak üzere buldukları boş bir siperi sığınak olarak kullanmaya başlarlar. Geriye sadece Chiki kalmıştır. Yaralı olan bir diğer Sırp asker de kısa bir süre sonra aynı sipere sığınmak zorunda kalacaktır. Bu bölgeden kurtulmak için bu iki düşman asker, birbirlerinden faydalanmak durumunda kalacaklardır. 98 dakikalık bu savaş filmi, kesinlikle izlenmeyi hak ediyor.
İkinci filmimiz; henüz genç Scarlet ablamızın da başrolde olduğu, Daniel Clowes’un aynı adlı çizgi romanından senaryolaştırılan Ghost World. Konusuna değinecek olursak: Liseden yeni mezun olan Enid ve Rebecca isimli iki arkadaşın mezuniyet sonrası yaşadıklarına odaklanıyor film. Rebecca bir kafede iş bulur ve kendine bir daire tutmaya karar verir. Enid ise çok karamsar bir kızdır ve bütün işleri gereksiz, bütün insanları ise aptal ve serseri olarak görmektedir. Fakat hayatı, saplantılı ve yalnız bir kolleksiyoncu olan Seymour (Steve Buscemi) ile tanışınca birden bire değişir, böyle birine karşı hissetmeyeceğini sandığı garip duygular içindedir artık.
Üçüncü filmimiz; Türkiye'de vizyona girmeyen, direkt piyasaya sürülen, Jack Nicholson'ın baş rolde olduğu The Pledge. Aynı isimli romandan uyarlanan filmin konusuna değinemk gerekirse: Jerry Black, Nevada polisinden yeni emekli olmuş yalnız bir adamdır. Kızı öldürülen bir kadına katili bulacağına dair söz verir. Polisin doğru kişiyi yakaladığına inanmayan Jerry, araştırma yapmak üzere bölgeye yerleşir. Katili yakalamaya çalışırken olası kurbanlardan birinin de annesiyle yakınlaşır ve olaylar birbirini takip eder. Sean Pean’in oyunculuktaki yeteneğini gösterdikten sonra bu filmde yönetmen koltuğunda oturup bu sefer yönetmenlik hünerlerini gösteriyor. Ben, bu 2 saatlik psikolojik suç filmini şiddetle tavsiye ediyorum.
Dördüncü filmimiz; 2004 yılında, Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan Elfriede Jelinek'in Piyanist adlı romanının uyarlaması olan The Piano Teacher. Film, Viyana Müzik Konservatuarı’nda öğretim görevlisi olarak çalışan orta yaşlı bir kadın üzerine kurulu. Annesiyle aralarında sevgi ve nefret karışımı bir ilişki bulunan Erika Kohut adlı bu kadın, bir yandan saygı duyulan ve otoriter bir öğretmen görüntüsü çizerken diğer yandan karanlık arzuları ve müzik arasında ikilem yaşamaktadır. Viyana’nın kenar mahallelerindeki erotik şovlara ve porno film gösteren sinemalara gidip gelen Erika, anlam katamadığı hayatında bir tür kendi kendini tüketme sürecine girmiştir. Kendisine karşı garip bir hayranlık ve tutku duyan erkek öğrencisiyle iletişim kurmasının ardından, görünüşteki hayatı ve bastırılmış arzuları arasındaki duvar yıkılmaya başlar. İlginç bir konuya sahip olan bu filme bir şans verilebilir diye düşünüyorum.
Beşinci ve son filmimiz; Fransız yazar ve düşünür Albert Camus’nun hayatın anlamını sorguladığı Yabancı adlı romanından esinle yazılan ve Efes Pilsenin desteği ile çekilen Türk filmi ‘’Yazgı’’. İradesiz ya da iradesini kullanmayı reddeden bir gümrük muhasebecisinin öyküsünü anlatıyor. Yaşamın boş ve saçma olduğunu, her şeyin aynı kapıya çıktığını düşünen Musa, kendini olayların akışına bırakmış gitmektedir. Annesinin ölümüne dahi fazla aldırmaz. Hoşlanmadığı bir kızla sırf o istiyor diye evlenir. Ancak yine iradesizce verdiği bu karar, kaderin bile güç ve iradeler tarafından yazıldığı bir dünyanın eşiğine getirip bırakır onu. İki çocuğun ve bir annenin katledilmesinden sorumlu tutulmaktadır fakat gerçekten suçlu mudur?
Video bu kadardı, umarım bu video bir serinin ilk ayağı olur. Beni izlediğiniz için çok teşekkür ederim, hoşça kalın.
Comments