Cem Yılmaz'ın 51 Kere İzlediği Joker Filminin İlham Aldığı Film: The King Of Comedy Öneri/İnceleme
- Can Turbay
- 21 Mar 2021
- 2 dakikada okunur
Geçen yıllarda Joker filminin vizyona girmesiyle yeniden gündeme gelen ve Joker'in senaristinin filmin senaryosunu yazarken özellikle ilk yarıda bolca ilham aldığı
Martin'in Scorsese'nin The King Of Comedy filmi, 1982 yılının şubat ayında vizyona girdi. Filmin sinopsisinden kısaca bahsetmek gerekirse: Başrolümüz Robert Pupkin, toplumda bir yer edinememiş, 34 yaşında olmasına rağmen hala annesiyle yaşayan ve ünlü bir komedyen olmak isteyen narsist bir adamdır. Bu narsistliğini dönemin TV showlarına çıkan ünlü komedyen Lengford'la tanışmak, dost olmak ve sonrasında onun yerine geçip ''yeni kahkahalar kralı'' olma isteğinden anlıyoruz. Ayrıca bu isteklerini ve hayalini gerçekleştirmek adına izlerken ''sizin ben utandım be adam dur artık'' diyeceğiniz birden fazla girişimi oluyor Robert Pupkin'in. Burada söylemeden geçemeyeceğim bir şey var ki o da Pupkin’in repliklerine ve davranışlarına çevresi tarafından verilmesi gereken tepkilerin çoğunlukla kadraj dışı bırakan Scorsese bizi direkt Robert'ın cüretiyle baş başa bırakıyor.
Süresi bir saat kırk beş dakika olan film, koltuğunuza yapıştıracak bir hızda ilerlemese de sizi sıkmayacağına eminim. Filmin geniş bir cast ekibi olmaması yani neredeyse tek karakterin üzerinden (parantez aç Taxi Driver'dan Travis parantez kapa) hikayenin ilerlemesi handikap gibi gelse de tamamıyla aksi bir durum mevcut zira Robert De Niro başımızdakilerin bize insan hakları konusunda oynamasından da iyi oynamış bu rolü. Filmde karakterlerin narsistliği ve tabiri caizse alıklığıyla ilgili seyir zevkini arttıran birçok alt metin mevcut. İki öğeyi de çoğunlukla komedi diliyle anlatan film Robert Pupkin üzerinden sizi güldürmeyi iyi biliyor.
Ana karakterimiz kendisinin çok ünlü ve başarılı bir komedyen olacağına o kadar emin ve isteklidir ki evinin bir bölümü TV showu sahnesine çevirmiş olup orada sanki yeni kahkahalar kralı olarak programa katıldığını hayal edip durur. Yani filmde gördüğümüz sahnelerin bazıları gerçek değil sadece Robert Pupkin'in kafasında yaşanmıştır. Bu vesileyle de film, son sahnesinin (spoiler yok) gerçek olup olmadığını bildirmeden biter ve kafamızda büyük bir soru işareti bırakır. Bu soru işaretini fark ettiğinizde filmin size verdiği keyif doruklara çoktan çıkmış oluyor.
Çocukluk travmalarının karakterlerini şekillendirmesi, çoğunlukla kendi kafalarındaki dünyada yaşamaları, ikisinin de toplumda yer edinememiş bireyler olması, komedi yaparak ünlü olma hayalleri ile bununla alakalı başarısızlıklarını kabul etmemeleri ve daha birçok başlıkta Joker filminin bu filmden ilham aldığını görüyoruz. Joker filminde Murray Franklin adlı bir talk şov sunucusunu Robert De Niro'nun canlandırıyor olması bence bu duruma güzel bir gönderme.
Cem Yılmaz'ın 51 kere izlediği film derken clickbait yaptım sandınız di mi sizi çakallar sizii. Bir YouTube kanalının videosuna konuk olan Cem Yılmaz bu filmi elli bir kez izlediğini söylüyor. Tabii ki bu sayı ciddi oranda mübalağa olsa da The King Of Comedy, 1980lerdeki materyalist ve tüketim bağımlısı Amerikan toplumunun bir temsili gibi olmasıyla birlikte Scorsese'nin filmografisinde hak ettiği değeri göremeyen ve birden fazla kez izlenmeyi hak eden bir yapıt. Video bu kadardı beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim, hoşca kalınn.
Comentários