Tarihin İlk Sinema Filmi Recep İvedik'e Fark Atarmış! Yedinci Sanat Nasıl Ortaya Çıktı?

Merhaba sevgili sinema aşıkları, düşüncelerinizle baş başa kaldığınız binlerce andan herhangi birinde hiç ''yahu bu filmler iyi güzel hoş izliyoruz hem zaman da geçiyor da kim ulan bu sinemanın yaratıcısı?'' diye düşündüğünüz oldu mu? Ben, geçen gün annemin bana verdiği fasulyeleri ayıklarken kafamda bu soruyla karşılaştım. Bu yüzden bugün sizlerle yedinci sanat olarak kabul ettiğimiz, bana göre bir bireyi veyahut bir toplumu oturduğu yerden ayağa kaldıracak ve daima ileri gitmesini sağlayacak yegane şey sinema hakkında konuşmak istiyorum.

Ayrıca sinema hakkındaki bu görüşümü ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ün bir sözü ile destekleyip sinemanın, insan var olduğu sürece devam edecek olan yolculuğunun başına götüreceğim sizi. -“ Sinema, gelecekteki dünyanın bir dönüm noktasıdır. Şimdi bize basit gibi gelen eğlence olan radyo ve sinema bir çeyrek asra kalmadan yeryüzünün çehresini değiştirecektir . Japonya’daki kadın, Amerika’daki zenci, Eskimo’nun ne dediğini anlayacaktır. Tek ve birleşik bir dünyayı hazırlamak bakımından sinema ve radyonun keşfi yanında tarihte devirler açan matbaa, barut, Amerika’nın keşfi gibi olaylar oyuncak nispetinde kalacaktır. ”

Öncelikle, yaklaşık yüz yıldan fazla bir zaman öncesi hakkında konuşacağımız için bu dediklerimin çoğunda bir kesinlik yok. Ben çoğunluğun kabul ettiği bulgular hakkında konuşacağım. Sinemanın doğuşu bin sekiz yüz doksanlı yıllara kadar gidiyor. O yıllarda kameranın icadı ile ilk filmler çekilmeye başlamıştı fakat aklınıza öyle ciddi süreler gelmesin zira bu filmlerin uzunluğu bir dakika bile değildi. Sinema tarihinin kabul edilen ilk film de aslında bir tane değil birden fazla idi. Tarihte ilk sinema filmi “Fabrikadan Çıkan İşçiler” adında bir belgeseldi. Filmin ilk gösterimi 28 Aralık 1895 yılında Garden Cafe adı verilen bir yerde yaklaşık 33 kişinin önünde gerçekleşti. Bu belgesel 3’er dakikalık 10 adet kısa filmden oluşuyordu. Bu kısa filmler arasında en çok ilgi gören ise kuşkusuz “Trenin Gara Girişi” adlı belgesel olmuştur.

Peki bu kısa filmlerden oluşan belgeseli kimi nasıl çekti? Bundan yüz yirmi altı yıl öncesinin kapısını çaldığımızda bizi Fransız Lumiere Kardeşler karşılıyor. Kendi icatları olan ''sinematograf'' adlı alet ile filmleri düzenleyip yansıtabiliyorlardı. Yüz yirmi altı yıl öncesini konuşuyorken ve konu hakkında bu kadar farklı film varken belki de ilk film olarak kabul etmemizin sebebi bu alet idi. Malumunuz sonrasında bu aletle türevleri çokça geliştirildi ve karşımıza dev bütçeli sağlam stüdyolar çıktı.

Ayrıca bir söylentiye göre ''Trenin Gara Girişi'' filminde tren istasyona giriş yaparken seyirciler, tabiri caizse sinemanın büyüsüne öyle kapılmışlar ki trenin üstlerine doğru geldiğini düşünüp çığlıklar eşliğinde sağa sola kaçışmışlar. Hatta filmin sonunda Fransız kardeşlerin sihir yaptığını bile düşünmüşler. İşte dostlarım, bu da sinemanın insan üzerinde nasıl etkilerinin olabileceğinin ilk örneği oluyor. Aynı sene Fransız kardeşler çektikleri Duvarın Yıkılışı adlı filmlerini tersten gösterime sunmalarıyla ilk özel efekt kullanılan film olarak bu film tarihe geçmiştir.

Bin dokuz yüz ikide Aya Yolculuk adlı film, sinema tarihinin hem ilk senaryolu filmi hem de ilk bilim kurgu filmi olarak kabul edildi. Son olarak, altı ekim bin dokuz yüz yirmi yedide New York'ta izleyiciyle buluşan gerçek sinemanın doğuş sebebi olarak gösterilen ''The Jazz Singer'' filmi ilk kez görüntülerin ve seslerin beraber kaydolduğu, aynı zamanda ilk uzun metraj filmi olma özelliği taşımasıyla sinemacıların ezberini bozan bir yapım oldu. Buradan sonra da bu sanat dalı yürü ya kulum diyerek bugünlere kadar geldi. Video bu kadardı, beni izlediğiniz için gerçekten çok teşekkür ederim. Hoşça kalınnn.